20 Mart 2015 Cuma

Selam. Yine eli boş geldim. Bundan sonra böyle.


Blog dediğimiz şeyin açılma amacı aslında kişinin kendini ifade etme ihtiyacının bir kısmını gidermek. Hatta şu sağda daha önceden açıkladığım üzere, ben de “oyalanmalarımı” listelemek ve günlüklemek için açmıştım burayı. Senelerce okuduğum blog yazarlarının kimileri dolu dolu içeriklerle bloglarını dolduruyordu, kimisinin bir amacı vardı, kimisi de öylesine canı yazmak istediği için yazıyordu. Şu sonunculara pek özenirdim. Yoksa manga çevirmekmiş falan hikaye benim için. Blogla tamamen ayrı bir olaydı. Nasıl yaptıysam bloğu sadece manga çeviri bloğuna ilk posttan beri dönüştürüvermişim.

Oysa amacım farklıydı. Bugün iş çıkışı eve giderken, yolda sağa sola avare bakınırken aklıma geldi. Ya ben niye yazmıyorum ya… Sanki boğazıma basan var illa manga koyacaksın diye. Hatta ben değil miydim kimseyi merakta bırakmayayım diye özellikle popüler olmayan sakin seriler seçen? Ee derdim neydi?

Sıkıcı mıydım acaba… E o da umrumda değil. El attığım iki manga bir anime, üçü de dışardan bakınca gayet sıkıcılar. Bu da değil derdim demek ki.

Son zamanlarda iş konusunda oldukça sıkkınım. Belki bundan. Çok şükür, öyle acaip şeyler yaşamıyorum da tuhaf bir yoğunluğumuz var. Normalde birisinin yanında çırak olduğum son 2 senedir bulunduğum birimde, diğer arkadaşın terfi almasıyla resmen tek adam kaldım. Daha kanadı çıkmamış ufak kuşu atıverdiler yuvadan… Neyse ki aynı iş yerinin farklı birimlerinde deneyimliydim. Bir şekilde kotarıyorum işin özeti. De… Bizde yatışçı bir kesim var, bildiğin karpuz gibi yatan. Yandan kahkahalar ve futbol yorumları yükselip alçalırken artık öyle kızar oldum ki, önümde ne varsa kaldırıp atasım geliyor. Aha şu meşhur resimdeki gibi.
Ah bir yapabilsem. Ahhhh ahhhhhh…

Ne diyordum. Blog. Sanırım canım mecbur olmadığım hiçbir şeyi yapmak istemediğinden biraz uzak durdum.

Bir diğer sebep de aslında internet insanlarından korkmam. İnternetteki insanlar arasında en zararsız ve canıma yakın bulduklarım ise yaş ortalamaları benim yaşımdan takribi 10 yaş küçük animeci takımı. Kendimi bildim bileli böyle düşünmüşümdür. 6-7 sene oldu anime izleyip ufak ufak forumlarında falan takılmaya başlayalı. Hayatla barışık, yeni şeyler öğrenmeye açık, genç olsun veya benim gibi orta yaşa yakın olsun hem belli bir saygı çerçevesinde ve hiç bitmeyen sevimli heyecanla kendini ifade eden insanlar oldu benim için animeciler. Japonca kursunda karşılaştığım bütün insanların da böyle olması tesadüf değildi. O kadar değişik insanın bir araya gelip de hiç huzursuzluk çıkmaması her ortama nasip olan bir güzellik değil inanın.

Yine koptum. İnternet insanından korkuyorum ama animecileri seviyorum, onların bende ayrı yeri var. Animeciden zarar gelmez derim hep. Gerçi bu konuda çok yanıldığımı söyleyenler de olmadı değil, bilmiyorum ben rastlamadım. Çeviri gruplarında daha çok milletin birbirine girme durumları olduğunu anlatan olmuştu, biraz da ondan tek tabanca kıyı kıyı geziniyorum buralarda.

Yine koptum 2. Demek istediğim şu. Blog açıp saçmalamak istiyordum ancak canı sıkılan birilerinin gelip zevk için canımı sıkmasını istemiyordum. Bu yüzden beraber takılmak istediğim animeci takımına beni yanaştıracak olan hobilerimden manga çevirisiyle başladım buraya. Üstte dediğim gibi amacım başkaydı oysa. 

Değişik ortamlarda bu “canı sıkıldığı için can sıkmaya can atan” kişilere hepimiz denk geliyoruz. Korkuyorum bunlardan evet ama korkup ağlamıyorum. Ben bunlara denk geldiğim vakit tabiri yerindeyse bayramlık ağzımı açıyorum ve kendimi durduramıyorum. Kendimi sırf kendim olduğum için savunma duygusundan nefret ediyorum bu tür durumlarda. Ve o insanın da en az benim kadar sinirlenmesi için çirkinleştikçe çirkinleşiyorum. Bu çirkinleşme öyle küfür hakaret gibi değil, alay ederek oluyor ama bazen kendi yazdıklarıma bakıp “amma acımasız yazmışım” dediğim oluyor. Korkum aslında kendimden anlayacağınız.

Oysa herkes herkesi olduğu gibi kabul edip, sizin özgürlüğünüze ve değerlerinize ters ve kasıtlı bir hareket yapmadıkça sataşmasa bunların hiç biri yaşanmayacak. Mutlu mesut yaşayacağız. Ama olmuyor, en olmadık yerde bile damar basıcıları olabiliyor.

Senelerdir takip ettiğim bloglardan da bu dediğim durumlara maruz kalanlar var. Yalnız şöyle bir durum var, onlar karşıdan gelen bu çirkin atakları ustaca savuştururken ben bu terbiyesizleri affedemiyorum bana ne oluyorsa. Oysa bloggerları tanımıyorum ve özel bir gönül bağım da yok. Sadece yapılanı kaldıramıyorum. Onlara yapılan sanki tüm insanlığa yapılmış gibi, ucu bana dokunuyor. Kafamda büyütüyorum. Yahu diyorum, ne gerek var bu insanların karşılarındakine zarar vermelerine? Beğenmiyorsan bile edebinle yorumunu bırakıp geçmektense karşındakinin bulduğunu sandığın zayıf noktasından vurmaktaki amacın ne? Nedir seni bu kadar çirkef yapan? Ne? Ne? Neee?

Gerçek hayatta oldukça gamsız sayılabilecek bir mizacım var oysa. Amaaan kader, nasip der geçerim birçok şeye. Mecbursun da zaten… Ancak interneti ve bu yazılı ortamları dinlencelik ufak kaçışlar olarak görüyorum. Bari bu kaçışlarımızda insanlar birbirlerini rahat bıraksa ya. Bu olayın biraz da bizim kendi değerlerimizle ilgili olduğunu düşünüyorum. Yabancı sitelerde saatlerce tartışılan çeşit çeşit konular görüyorum, öyle özeniyorum ki. Misal Reddit. Trollüğün kralı da dönüyor orda, ancak başlıklar altında her konu her fikirdeki insan tarafından tartışılıp fikir paylaşımı yapılıyor. Al şimdi bunu Ekşisözlük’ün karşısına koy. Aynı fikirdeki adamın bile sırf üstünlük ispatı için diğerine laf sokmaya çalıştığı, farklı fikirdekini elindeki tüm donelerle yerin dibine sokmaya çalıştığı ve bu çabadan sıyırılarak tek adım atamadığı bir mecra. Amaç tartışmak değil orda. O adamın o siteye girme amacı karşısındakini aşağılamak. Diğer sözlüklere değinmeye bile gerek duymuyorum. Ülke olarak insanımızda ve insanlığımızda çok ciddi sorunlarımız var ve gün geçtikçe birbirimizi daha da kötü ediyoruz. Nereye kadar sürecek bu, bilmiyorum. Ama bir yerde patlama noktası olacağı kesin.

En başa dönersem, korktuğum şeyler var. Vardı. Ancak bunun sonu yok. Oturup düşününce, bunun için kendimi sınırlamayı gereksiz buldum. Dilediğim her şeyi buraya koyup, aynı kendim gibi karman çorman olarak büyümesini izlemek istediğime karar verdim. 

Çoğu zaman birbiriyle alakasız şeyler olabilir, olacak da. 

Kimine göre çelişkili olabilir, olacak da.

Başta da bu, benden başka kimseye pek de bir şey ifade edeceğine inanmadığım yazıyı ekleyerek başlıyorum. Görüşmek üzere.

Yorum yazın

Yayınlara abone olun | Yorumlara abone olun

Oyalanan ne yav?

Bendeniz efendim. Dikkat dağınıklığı göbek adım, oyalanmak hayatımın bir parçası. İşte bu oyalanmalarım neticesinde başlayıp yarım bıraktıklarımın güncesini tutmak istedim.
Hoş geldiniz :)

ps: Yukardaki abla Honey&Clover'dan Hagu olur, çok severim zatını.

(bunu yazarken bile canım sıkıldı gideyim bir çay alayım)

Ne idüğüm burada belli.

Fotoğrafım
Hayat tarzım blögümün adı Çok severim anime mangayı

Feysbuk sayfamız

İzleyiciler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Copyright © her türlü oyalanan - Black Rock Shooter - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan