23 Mart 2015 Pazartesi

Selam. 

Önceki yazımda denk gelip okuduysanız bundan sonra burayı manga blogundan çıkaracağımı söylemiştim. Paylaşmak istediğim başka güzel bir şey var.


Güzel diyorum ancak benim bununla tanışmam kötü bir günde oldu. Anlatayım.


Özgecan Aslan'ın vefat haberinin ülke çapında duyulduğu haftasonuydu veya ertesi pazartesiydi sanırım. 2011'den beri severek takip ettiğim sevgili Sergül Kato'nun Yolun Neresindeyim isimli blogundaki şu posta denk geldim. Hatta şimdi baktım yorum bile bırakmışım :) Kendisinin ünü malum, tanıtma gereği duymuyorum. Keza kırtasiye sevgisini de öyle.


Yalnız bu sefer okurken, posttaki renklere çok ihtiyaç duyduğumu hissetmiştim. Çok karanlık bir gündü. Sağa sola öne arkaya baktığım her yerde Özgecan'ın haberleri, başına gelenler... Kadınlar bu olaydan şüphesiz çok daha fazla etkilendi. Bıçak sahiden kemiğe dayanmıştı. Gelecek diye bir şey bırakmayacaklardı bu gidişle, karanlık soyut bir tanımdan çok daha ötesi olmuştu ve capcanlı gözümüzün önündeydi. Bu cinayet bile işlenmişti artık bu ülkede. Böyle bir cinayet...


Bütün haftasonu ve pazartesi günü kafam odun gibiydi, uyuşuk. Toplumsal olaylarda çok tepki göstermeyen bir çoğumuz dahi öyleydi o gün. Belki de canına kıyılmış masumiyet bir lanet olup hepimizin üstüne çökmüştü o gün. Çoğumuz göğe baktı bir şey ararcasına. Helak olacak mıyız diye sordu görmediği yaradanına. Kimimiz de düşündü, acaba helak olan toplumlar da böyle helak olmak istemişler miydi diye... Bacağımızın arasındakiydi bütün problem, sorun olarak görünen. Yok edilmek istenen. Geri kalanımız gerçekten de, gerçekten de mühim değildi. Yüzümüze tokat inmişti. İnci sözlükte aptal taklidi yapan ergenlerin sinkaflı şakalarından değildi bu seferki, ciddiydi. Gerçekti. Ve bu sefer, gerçekten hiç bir özrü yoktu.


Bir boyama kitabından nereye geldim. 
Sahiden o gün, öğle arasında o soğukta kırtasiyeye gittim. Boyalar aldım. Sonra sordum, boyama kitabı var mı diye. Esrarengiz Bahçeler diye karışık kuruş bir sürü desenin olduğu pahalı bir kitabı verdi satıcı, büyükler için bu var diye. Sergül Hanım'ın o postta koyduğu tarzda mandala desenler yoktu içinde aslında, ama başka kitap da yoktu. Aldım geldim. Akşamı zor ettim. Eve gittim. Televizyonu açtım. Haberleri dinledim. Erkek sesi duymaya tahammülüm yoktu, kadın spikerlerden birini açtım. Sonra boyama kitabını çıkardım poşetinden. Kalemleri de.

Boyadım.
Sırf sayfalar gri kalmasın diye boyadım. 
Ne renk boyadığıma dikkat etmeden boyadım boyadım boyadım.
Ayrıntılar çok önemliymiş gibi boyadım.
Başka işim yokmuş gibi boyadım.
Sanki o haftasonu hiç bir şey olmamış, yıl 1990'mış, ben 5 yaşındaymışım, ölümü hiç yaşamamışım gibi boyadım.




Düşünemiyormuş gibi boyadım. Hiç bir şey düşünmedim.
Fonda televizyondan gelen kahırlı sesler eşliğinde, duymuyormuş gibi, yokmuş gibi boyadım.
Boyarken o haberde duyduklarımı ve o gün hissettiklerimi ruhuma kazıyarak boyadım.
Çok ama çok ağır boyadım. Kazıdım.

Bu sefer unutmayacaktım. Unutturmayacaktım.
Unutturmayacaktık.

O gün o minibüse binmese belki o da gidip boyama kitabı alacaktı. Belki o da aynı bloggerı takip ediyordu, boyalarını görüp ne güzel keşke bende de olsa, bir ara gidip alayım diye düşünmüştü.


Ama alamayacaktı. Ama boyayamayacaktı. Nefes dahi alamayacaktı.
Onun yerine de boyar gibi yaptım. Orda durdum, bıraktım. Devamı gelmedi.

Şimdi de devam edemiyorum. "Oyalanıp" bıraktığım onlarca şey gibi bunlar da yarım kaldı.

Yarım kalmışlar ne kadar çoğalırsa çoğalsın, sen ve diğer şehit kadınlar, artık unutulmayacaksınız Özgecan kardeşim. Diğer kardeşlerim, affedin bizi. Şimdiye kadar geçer biter sanıp beklediğimiz için. İsminizi mahşerde katillerinizin yüzüne haykırıp sizinle beraber davacı olacağız onlardan, hepimize yapılanlara sebep ve cesaret verdikleri için. Sizi bizden aldıkları için. 


Sizi bizden aldıkları için... http://www.anitsayac.com/

Artık susmak yok.



Ek: Sonraki haftalarda Sergül Kato'nun tesadüfen aynı boyama kitabına sahip olduğunu gördüm. Kendisi çok daha başarılı çalışmış, şurdan görebilirsiniz.

Yorum yazın

Yayınlara abone olun | Yorumlara abone olun

Oyalanan ne yav?

Bendeniz efendim. Dikkat dağınıklığı göbek adım, oyalanmak hayatımın bir parçası. İşte bu oyalanmalarım neticesinde başlayıp yarım bıraktıklarımın güncesini tutmak istedim.
Hoş geldiniz :)

ps: Yukardaki abla Honey&Clover'dan Hagu olur, çok severim zatını.

(bunu yazarken bile canım sıkıldı gideyim bir çay alayım)

Ne idüğüm burada belli.

Fotoğrafım
Hayat tarzım blögümün adı Çok severim anime mangayı

Feysbuk sayfamız

İzleyiciler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Copyright © her türlü oyalanan - Black Rock Shooter - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan